NEDEN,
NE PAHASINA?

Türkiye’de, sadece 2013 yılında 174 'dopingle mücadele kural ihlali' belirlendi.

 

Ülkenin uluslararası ve ulusal spor yıldızları dopingli çıktı. 100 metre engelli Avrupa Şampiyonu Nevin Yanıt, NBA oyuncusu Hidayet Türkoğlu ve Kırkpınar'da başpehlivan ilan edilen Ali Gürbüz gibi.

 

Üstelik, en çok doping vakasına rastlanan dallar arasında Türkiye’nin en iddialı oldukları da var. Halter ve güreş, atletizmle birlikte ilk üçte.

 

Peki, ne oldu da bu kadar çok sporcu, rakipleriyle eşit şartlarda yarışma sözünden döndü? Sporseverlerin tadını kaçıran bu oyunbozanlık nelere mal oluyor? Ve bunun önüne nasıl geçilebilir? Doping dosyamızda bu sorulara yanıt arıyoruz.

 

İNSAN NEDEN

DOPİNG YAPAR?

 

Muhtemel bir cevap, sık sık unutmaya meylettiğimiz bir hakikatte gizli olabilir: Hepimiz öleceğiz.

 

Birçoğumuza acıklı gelen bu bilgi ile baş etmenin yollarından biri, aslında kalıcı olabileceğimize inanmak: Belki bedenim sonsuza kadar bu haliyle var olamaz ama benden bir parça, anlamlı bir miras bırakabilirim insanlara. Mesela, bir rekor.

 

Bir başka yol, kalıcı olamasak bile, en azından iyi yaşadığımızı hem kendimize hem de başkalarına kanıtlamak: Kendime bir hedef belirler, çok çabalayıp bu hedefe ulaşırsam dünyadaki zamanımı boşa geçirmiş sayılmam. 35 yaşını geçmiş olsam da neden bu yaz maraton koşmayayım ki?

 

Tabii, bunlarla hiç ilgilenmeden sadece rahat bir yaşam sürmek isteyenlerimiz de var: Birkaç tenis turnuvası kazanıp havuzlu bir eve geçsem fena mı olur? Hatta belki bir de sponsor bulurum.

 

Alman folklorunun ünlü karakterini, sınırsız bilgi ve dünyevi zevkler için ruhunu şeytana satan Faust’u hatırlatan Goldman İkilemi, tam da insanın sportif başarı için neleri göze alabileceğini gösteriyor.

 

Hekim Robert Goldman, 1984’te üst düzey sporculara şöyle bir soru yöneltti: Sportif başarı için (mesela Olimpiyat madalyası kazanmak) doping testlerinde tespit edilemeyecek ama beş yıl içinde ölümünüze neden olacak bir ilacı kullanır mıydınız? Sporcuların yarısından fazlası “evet” dedi. Takip eden 15 yıl boyunca yapılan araştırmalar üç aşağı beş yukarı aynı sonucu verdi.

 

Gerçi, Kanada’daki Windsor Üniversitesi’nde insan hareketini inceleyen kineziyoloji alanında çalışan Dr. Julian Woolf, bu tablonun değiştiğini savunuyor. Woolf’un Jason Mazanov ve James Connor ile birlikte 212 sporcuya sorular sorduğu araştırma bu oranın düştüğünü gösteriyor.

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye son birkaç yılda doping sorunuyla daha önce görülmedik ölçüde yüzleşmek zorunda kaldı.

Doping nedir?

Sadece yasak madde kullanımı değil. Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)'ya göre aşağıdakilerin her biri dopinge giriyor:

 

1. Sporcunun numunesinde yasak madde bulunması

2. Yasak madde ya da yöntem kullanmak ya da buna kalkışmak

3. Bildirimde bulunulduktan sonra numune teslimini reddetmek

4. Yer bildirme bilgilerini sağlamamak ve test kaçırmak

5. Doping kontrol sürecinin herhangi bir aşamasında tahrifat yapmak

6. Yasak madde ya da yöntemi kendinde bulundurmak

7. Yasak madde ya da yöntemin el altından ticaretini yapmak

8. Yasak madde ya da yöntemi bir sporcuya tatbik etmek ya da buna kalkışmak

 

© 2014 Al Jazeera Media Network

 

 

“Devlet gayriresmi olarak dopingi onaylıyor. Sporculardan yalnızca yakalanmamalarını istiyor.”

 

                                                              Dağhan Irak-Spor yazarı

 

Yine de anlaşılıyor ki -sayıları azalsa bile- bazı insanlar sportif başarı için ölümü bile göze alabiliyor.

 

İnsanın ölümlülüğüyle baş etme çabası, bunun için bizatihi ölümü bile göze alması, yüzyıllardır ve bu kadar yaygın biçimde doping yapılmasının nedenlerinden sadece biri belki. Pratikte neler yaşandığını anlamak için işin içindekileri dinleyelim...

Başarı ve para

 

Türk ciritçi Şarık Bilgin doping yapan ve 2013'te yakalanıp ceza alan sporculardan biri. Bilgin, spora on yaşında başlamış, Galatasaray ve Üsküdar gibi spor kulüplerinde yarışmış. Ona göre, sporcuların dopinge yönelmesinin başlıca gerekçesi, başarı ve para hırsı.

 

Spor  kültürü üzerine yazılar yazan Tanıl Bora'ya göre, Bilgin'in bahsettiği bireysel hırsları, sporcuları çevreleyen siyasi atmosferle birlikte ele almak gerekiyor. Tek başarı ölçütünün madalya olduğu siyasi ve ekonomik sistem, sporcuları dopinge teşvik ediyor.

 

 

 

 

 

 

Fiziksel güçlük

 

Spor yazarı Alp Ulagay ise sporcuları dopinge yönlendiren asıl etmenin para kazanma isteği olmadığını söylüyor. Ulagay, para kazandıranlardan ziyade fiziksel açıdan aşırı zorlayıcı sporlarda dopinge rastlandığını hatırlattı.

 

Milliyetçi duygular

 

Bir başka spor yazarı, Dağhan Irak’a ise milliyetçi duyguların sporcuları dopinge teşvik edip etmediğini sorduk. Bize Türkiye’nin son birkaç on yılından bahsetti.

 

Irak'a göre, Türkiye spor tarihinde 1980 sonrasına özel bir bölüm açılabilir:

 

“1974 Kıbrıs Harekatı'yla birlikte Türkiye, siyasi ve ekonomik açıdan dünyaya kapalı bir ülke haline geldi. 1980 askeri darbesinin ardından ise sosyal hakereketlerin birçoğu yasaklandı. Bu ortamda spor, ulusal gururu ayakta tutmanın bir aracı olarak görüldü. Türkiye o yıllarda  önemli sportif başarılar sağlayabilecek olanaklara sahip değildi. Devlet spor kulüplerini kendi eliyle modernize etmeye, kısa sürede başarı aramaya başladı. Bunun en kolay yolu dışarıdan sporcu getirmekti. Özellikle Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde bu yönde adımlar atıldı. Mesela Naim Süleymanoğlu, Bulgaristan'dan Türkiye'ye iltica etti ve Türk vatandaşı yapıldı. Süleymanoğlu, 1988 Seul Olimpiyatı'nda Türkiye'ye altın madalya kazandırdı. Bu başarının devamının gelmesi için altyapı yatırımı yapılması gerekiyordu ama bu tür yatırımlar yapılmadı...”

 

Ne pahasına?

 

Şu ya da bu nedenle doping yapmaya karar veren sporcu, başta kendisi olmak üzere birçok kişinin hayatında büyük değişikliklere neden olabiliyor.

 

Sağlık riski

 

Dopingin sporcu için ne kadar zararlı olduğu tartışma konusu. Ölümcül sonuçları olabileceğini söyleyenler de var, risklerinin abartıldığını iddia eden de.

 

WADA’ya göre bazı doping maddeleri sporcuların ölümüne bile neden olabilir. Bazıları kalp krizi riskini artırıyor, bazıları inmeye, solunum rahatsızlığına, bağımlılığa yol açıyor.

 

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nde görev yapan spor hekimi Prof. Erdem Kaşıkçıoğlu da bunu doğruluyor.

 

 

 

 

 

 

Rakipler

 

Bir sporcunun doping yapması kendisinden sonra muhtemelen en çok rakiplerini etkiliyor.

 

Gamze Bulut, 1500 metre Olimpiyat ikincisi. 2012 Londra Oyunları’nda onu geçen tek sporcu, takım arkadaşı Aslı Çakır Alptekin'di. Oyunlardan sonra Alptekin’in kan değerlerinde anormallik gözlendi. Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF) Olimpiyat Şampiyonu’nun lisansını askıya aldı. Ancak Türkiye Atletizm Federasyonu, cezaya gerek görmedi. Bunun üzerine IAAF, davayı temyize taşıdı.

 

2004'te de doping nedeniyle iki yıl ceza alan Alptekin bir kez daha suçlu bulunursa atletizmden ömür boyu men edilecek. Londra'da aldığı Olimpiyat altın madalyası ise Bulut'un olacak. Ama Bulut, bu duruma sevinemiyor.

 

 

 

 

 

 

Üstelik, Çakır Alptekin’in doping yaptığı şüphesi, Bulut’un sağlık sorunlarını atlatmasını zorlaştırmış. Bulut, Çakır Alptekin ile aynı milli takımda yer aldığı için kendisinden de şüphe edilmesini istememiş, sakatlığı sürerken yarışa çıkmış ve sağlık sorunu daha da büyümüş.

 

 

 

 

 

 

Hayranlar

 

Spor yazarı ve yorumcusu Caner Eler ise hayranı olduğu sporcunun doping yaptığının ortaya çıkmasıyla yıkılanlardan.

 

Amerikalı eski bisikletçi Lance Armstrong, 1996’da kanser olduktan sonra dünyanın en zorlu bisiklet yarışı Fransa Turu’nu yedi kez kazanmış, sporseverler ve kanser hastalarına ilham kaynağı olmuştu.

 

Eler hem 'spor delisi' bir genç hem de kanser hastası olduğu o yıllarda Armstrong ile özdeşlik kurdu. 20 yaşında kemik kanseri olduğunu öğrenmişti. Ameliyatlardan fırsat buldukça bisiklet yarışı izlemek için Avrupa ülkelerine gitti.

 

Bu ilgi, meslek seçiminde de etkili oldu. Bisiklet konusunda uzmanlaştı ve Eurosport Türkiye'de bisiklet yarışları anlatmaya başladı.

 

Armstrong’un 2013’te, tüm Fransa Turu zaferlerini doping yaparak kazandığını itiraf etmesi, Eler için hayatının en büyük hayal kırıklıklarından biriydi.

 

Yasaklar kalkmalı mı?

 

Görünüşe göre herkes sportif rekabette adalet istiyor. Ama bunu sağlamak için önerdikleri yöntemler farklı.

 

Kimine göre performans artırıcı madde ve yöntemlerin hiçbiri, ne miktarda olursa olsun, asla kullanılmamalı. Bu, sporcuların eşit şartlarda yarışmasına engel oluyor.

 

Kimine göreyse herkes tıbbi performans artırıcılara başvurabilmeli. Sporcuların eşit şartlarda yarıştığından ancak bu sayede emin olabiliriz.

 

Aslında doping yapmayan sporcuların eşit şartlarda yarıştığı düşüncesi hakikati yansıtmıyor. Bu, sadece bir varsayım olabilir.

 

Genetik miraslarımızı bir yana bırakalım. Yani, kimimizin cüce kimimizin kolsuz, bazılarımızın uzun bacaklı, bazılarımızın büyük akciğerli vs. doğmasını.

 

Ekonomik ve sosyal dengesizlikler de sporcuların zaten eşit şartlara sahip olmadığını gösteriyor. Zengin sporcular fakirlerden daha iyi beslenerek büyüyor. Bazı kadınların spor kulübüne üye olmalarına bile izin verilmezken bazıları çocuk yaştan itibaren spora teşvik ediliyor. Kimi sporcuların mahallesine bombalar yağarken kimileri refah devletinde yaşıyor.

 

Doping ancak sporcular arasındaki ekonomik ve sosyal eşitsizliklere yenilerini ekleyebilir.

 

Doping yasakları da bu yüzden var. Sporcular arasındaki eşitsizliğin artmasını önlemek için.

 

Ama Oxford Üniversitesi Uehiro Uygulamalı Etik Merkezi Direktörü Prof. Julian Savulescu’ya göre yasaklar, eşitsizliğin artmasını önlemede bile yetersiz.

 

Savulescu performans artırıcıların toptan yasaklanmasını önermiyor ama bazıları bazı durumlarda serbest bırakılabilir, diyor.

 

 

 

Dünya Dopingle Mücadele Ajansı (WADA)’nın logosu, kurumun spor felsefesini anlatıyor. Siyah kare, şekliyle sporun kurallarını, rengiyle nötrlüğü temsil ediyor. Eşitlik işretiyse biçimiyle sporcuların öznelliklerine, rengiyle doğaya ve sağlığa gönderme yapıyor. Peki bu ideal tabloya sahip olmak gerçekten mümkün mü?

 

Yasaklı maddeler, zaten sağlığa zararlı olduğu için yasaklanmış değil mi? Kullanımları neden serbest bırakılsın?

 

Julian Savulescu: Performans artırma bilimi kayda değer ölçüde ilerledi. Sporcular bugün normal bir insanın doğal sınırları içinde hareket ediyor. Mesela kanda oksijen taşıma kabiliyeti açısından düşünecek olursak, ya EPO (eritropoietin) alıyorlar ya da kan dopingi yoluyla kendi kanlarını. Bunlardan çok miktarda alırsanız inme ya da kalp krizi riskine neden olabilirsiniz ama sporcular öyle dikkatli alıyorlar ki insanın normalde sahip olabileceği ölçüler içinde kalıyorlar. Lance Armstrong örneğinin gösterdiği gibi, en aktif dopingciler bile son derece sağlıklı. Fransa Bisiklet Turu’na katılan yarışçılarla yapılan bir araştırma şunu gösteriyor: Büyük ölçüde daha düşük bir ölüm oranı ve kronik hastalık düzeyine sahipler. Aslına bakılırsa, ortalama insandan daha sağlıklılar.

 

Bugün yasak olan performans artırıcı maddeler serbest bırakılsa bile bazı sporcular başka tehlikeli maddelere başvurmaz mı?

 

JS: İnsanlar bugünkünden farklı ‘hayvan’lara dönüşmedikçe, özellikle ödül paraları on milyonlarca euro olduğu sürece, hile yapmak için her zaman bir dürtü hissedeceklerdir. Asıl soru, bunu nasıl azaltabileceğimiz. Yeni testler ya da gen dopingi gibi yeni teknikler ortaya çıktığında tabii ki bazıları bunları deneyecek ve bu tehlikeli olacak. Asıl mesele, elinizdeki sınırlı kaynaklarla dopingin bu sorunlu örneklerine nasıl odaklanacağınız. Geçen yıl kan dopingi ve EPO için 25 bin civarında test yapıldı. Sadece bir avucu pozitif çıktı. Dopingle savaşmak için kısıtlı kaynağımız var. Kullananlara büyük avantaj sağlayan maddelere odaklanmalıyız. Mevcut yasaklar ise çok kör. Tüm sporculara eşit, adil ve etkin biçimde uygulamak için fazla kapsayıcı.

 

Yani tüm doping yasaklarının kaldırılmasını değil, standartların değiştirilmesini öneriyorsunuz.

 

JS: Benim önerdiğim, her şeyin serbest bırakılması değil. Her vakayı ayrı değerlendirmemiz gerektiğini söylüyorum. Spora ve bu sporda sınamak istediğimiz değerlere göre. Mesela heyecanı azaltan beta blokörleri, konser piyanistleri müzik performanslarını artırmak için kullanıyorlar. Bu, klasik müzikte serbest. Ama okçuluk, atıcılık gibi etkinliklerde yasaklanmalı. Çünkü bu sporlarda insanın sinirlerini, kaygılarını kontrol etme yeteneği sınanıyor.

 

Yasaklar azaltılırsa sporun yerini teknoloji mücadelesi almaz mı?

 

JS: Bunun kaygı verici bir şey olduğuna katılıyorum. Yani, insanları değil, teknikleri sınıyor hale gelmemizin. Yasaklanması gereken teknikleri belirleyecek bir sınır olmalı. Mesela şu anda yapay organlar, ya da Oscar Pistorius’un kullandığı gibi yapma bacaklar, insan anatomisi kadar etkin ya da etkili değil. Ama teknolojinin insan anatomisi ve fizyolojisinden üstün hale gelmesi sadece zaman meselesi. Gelecekte, yapılan şeyin teknolojik bir egzersizden ziyade insani bir spor sayılması için insan katkısının hangi noktada fazla küçük sayılacağına karar vermemiz gerekecek. Ama şu anda bahsettiğimiz araçlar, büyüme hormonu, anabolik steroidler, kan dopingi bu boyutlarda değil.

 

Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Dopingle Mücadele Komisyonu Genel Koordinatörü Rüştü Güner ise Savulescu'ya hiç katılmıyor.

 

Dopingin sağlığa zararından şüphe duyanlar haklı olabilir mi?

 

Rüştü Güner: Olabilir mi öyle bir şey? Tıp literatürüne bakacak olursanız tüm bu ilaçların etki ve yan etkilerini görebilirsiniz. Özellikle en fazla kullanılan maddeler sınıfında olan anabolik steroidlerin tüm vücut sistemleri üzerinde ölüme kadar giden yan etkileri var.

 

Bazı maddeleri toptan yasaklamak yerine kullanılan miktara ya da yönteme göre yasak koyulabilir mi?

 

RG: Bu kesinlikle olmaz. Çünkü bir insan üzerindeki yan etkiler bir başka insan üzerinde farklı görülebilir. Çok basit bir örnek vereyim size: Anabolik steroidlerin kanser yapıcı özellikleri var ama herkeste kanser yapacak diye bir kural yok. Anne babadan gelen genlerde kanser oluşma riski varsa bu maddeler olasılığı artırıyor.

 

Sizce izlediğimiz tüm sporcuların bugün yasaklı olan performans artırıcı maddelerden belli bir oranda aldığını bilseydik seyir zevkimiz artar mıydı?

 

RG: İnsanlar bir sporcuyu seyrederken  kendisinden bir şey arayarak seyrediyor. Onun doğallığını daha çok istiyor. Doğal olarak bunu başarıyor olması insanı daha çok mutlu ediyor. Bundan 30-40 sene önce ABD’de dopingin serbest olduğu bir atletizm ligi denendi ama seyircisi olmadı.